Gençlik yıllarımızda ‘Beyaz gölge’ diye bir dizi vardı, basketbolla ilgili… O dizinin neredeyse tamamını izleme şansı buldum… Beyaz Gölge, sayesinde ülkemizde Basketbol sporu zirveye çıktı, gençler bu kulvara yöneldiler, meyvalarını son yıllarda topluyoruz, Avrupa arenalarında söz sahibi olduk, bir çok başarılara imza attık.
Ülkemizde sayısız branşlarda sporcularımız var, gençlerimizi ‘kötü’ alışkanlıklardan kurtarmanın en güzel yolu, bu branşlarla doğru orantılıdır.
Bir çok branşı görevli olarak izledim, biri dışında!
Mete Gazoz, Ulaş Berkim Tümer ve Muhammed Abdullah Yıldırmış…
İçinizden ‘okçuluk’ diye mırıldandığınızı duyar gibiyim…
Mete Gazoz…
Çok özel bir sporcu…
Ülkemize uluslararası turnuvalarda madalyalar kazandırdı…
Hangisini saysak…
Tokyo 2020 Olimpiyatları’nda ve 2023 Dünya Okçuluk Şampiyonası ile 2024 Avrupa Okçuluk Şampiyonası’nda altın madalya…
Türk okçuluk tarihinin ilk Olimpiyat, Dünya ve Avrupa şampiyonu…
Daha ne olsun arkadaş…
Benim de okçuluk sevdamın mihenk taşıdır Gazoz…
Sonra mı?
Gittiği her yarışmanın müptelası oldum…
***
Tarihi dokusuyla tanınan Gelibolu’ya yerleştiğimden bu yana, bir çok özel söyleşiler yaptım, gerek sporcusuyla, gerek amatör futbol takımlarıyla, gerekse ünlü fotoğrafları siz değerli okuyucularımızla MİLLİYET’te paylaştım.
Sizin anlayacağınız boş durmuyorum, Gelibolu Beşiktaşlılar Derneği Başkan Hakan Pehlivan sağolsun, müthiş lojistik desteği veriyor. Çünkü, Gelibolu ve çevresindeki köylerle de sürekli bağlantı halinde.
Sürekli iletişim halindeyiz doğal olarak, ne zaman beni görse, “Şurada bu var, orada bu var”, eee dururmuyum, o işi kotarmak için kılı-kırk yararım.
Paris Olimpiyatları’nda bronz madalya kazanan , Ulaş Berkim Tümer, Gelibolu’da yaşıyor, ama yollarımız hiç kesişmedi nedense. Pehlivan, Ulaş’ın Antalya’daki Milli Takım kampına katılacağını hatırlatması üzerine çat kapı Baba Ocağı’nın kapısını çaldık, tabi ki birlikte. Nedeni de Başkan Hakan, fotoğraf konusunda da müthiş yetenekli, abartmıyorum, gazeteci olmalıydı.
Gelibolu sporcu madeni…
Her branştan var, yani yok, yok…
Annesi Büket Hanımefendi açtı kapıyı bize… Buket hanım sadece eve kadını değil; Gelibolu Kadınlar Derneği başkanlığını da yürütüyor. Baba Murat Baki Tümer’de kamu görevlisi…
Olimpiyatlar’da ülkemize bronz madalya kazandıran Ulaş Berkim Tümer, aramıza katıldı, hoş bir söyleşi çıktı ortaya…
Baba ve anne Ulaş’la gurur duyuyorlar, bronz madalyası evlerinin en güzel köşesini süslüyor, gümüş ve altın madalyanın yerleri de hazır!
Biz de ‘inşallah’ dedik, başladık Ulaş’la söyleşimize… Biz sorduk, o yanıtladı, ben de okçuluk sporunun kurallarını öğrenme şansı buldum, eee, büyüklerimiz ne demiş: “Öğrenmenin yaşı yok”…
– Olimpiyatta kazandığın madalya ile tarihe geçtiniz. Takım olarak ilk madalyayı aldınız. Duygularını alabilir miyiz?
“Çok mutluyum, çok gururluyum. 100 yılda ilk takım madalyasını kazandık. Paris’e gitmeden önce başarırsak bir ilk olacağını biliyorduk. Bu da bize ekstra motivasyon sağladı. Bundan sonra daha fazla çalışıp gelecek olimpiyatlarda altın almak için yarışacağız.”
– Paris olimpiyatlarını bireysel ve takım olarak nasıl değerlendirirsin?
“Müthişti… Hepimiz için güzel geçti. Son 16’ya kadar ben gittim, Mete çeyrek finale kaldı. Takım olarak zaten madalyamız bir ilkti. Sadece karışık takımda elenmemiz bizim için sürpriz oldu. Orada da madalya hedefliyorduk.”
– Kariyerinde birçok müsabakaya çıktın. Peki olimpiyat atmosferi nasıldı?
“Gerçekten bambaşkaydı. İlk müsabakamıza 25 Temmuz’da çıktık. Sıralama atışlarıyla olimpiyatlara başladık. 72 ok attık, 1’den 64’e kadar sporcular sıralanıyor. O gün gerçekten aşırı heyecanlıydık hepimiz. Özellikle ben ve Abdullah’ın heyecanı daha büyüktü. Çünkü ilk olimpiyatımızdı bizim. Mete’nin olimpiyat tecrübeli yüksek olduğu için o daha rahattı, bizi de rahatlattı. Mete zaten daha önce de söylüyordu. Orası çok başka bir atmosfer diye. Heyecanlanmayacağım dediğinizde heyecanlanmama gibi bir durumunuz yok orada. Heyecanı kabul edip onun üstüne gitmek daha kolay oluyor.”
“METE ÇOK BAŞKA BİRİ”
– Okçuluğun yayılmasına Mete Gazoz öncü oldu. Peki Mete senin gözünden nasıl birisi?
“Mete benim için çok başka birisi. Hem arkadaşım, hem ağabeyim, hem öğretmenim. Çok uzun zamandır birlikteyiz ve çok fazla şey öğrendim ondan. Ben belki olimpiyat şampiyonu olabilirim ileride ama onun gibi olamam. O hepimizden daha iyi. Bizim için de şöyle bir özelliği var. Bizim önümüzde hep bizi rahatlatan bir insan var.”
“İPİMİ DEĞİŞTİRMEM”
– Uğurun ya da totemin var mı?
“Uğur ya da totem diyemem. Ama dikkat ettiğim şeyler var. Yaya taktığımız ip var. Bir sezonda hiç değiştirmem onu. Normalde herkes değiştirir. Ama ben kopana kadar değiştirmem. Niye bilmiyorum ama annemi ya da babamı aramam.”
“BEN YARIŞMA YARIŞMA BAKARIM”
– 22 yaşındasın. Gelecek organizasyonlar, özellikle olimpiyat için neler söylemek istersin?
“Daha olimpiyat için dört yıl gibi uzun bir süre var. 2028’in yanında 2032’de de bir şeyler başarabiliriz. Bu yüzden önümüzde uzun bir yol var. Ben kariyerimde her zaman yarışma yarışma, yıl yıl baktım. Çünkü her yarışmanın atmosferi farklıdır. Yeni sezonu bekliyoruz mesela şu anda. 2025’te Dünya Şampiyonası var. Bu organizasyon da bizim için çok önemli. 2028 Los Angeles Olimpiyatları’na gidebilmemiz için 2027’deki Dünya Şampiyonası’nda kota almamız lazım.”
“AİLEDE TEK SPORCU BENİM”
– Okçuluk maceran nasıl başladı? Sanırım ailedeki tek sporcu sensin…
“Evet ağabeyim harita mühendisi. Ben tek sporcuyum ailede. Gelibolu’da iki spor branşı vardı. Triatlon ya da okçuluk yapacaktım. Küçük yaşta heves ediyordum onları görüp. Böylece okçuluğa başladım ve bugünlere geldim.”
– Peki ya okul…
“Akdeniz Üniversitesi’nde antrenörlük okuyorum.”
– Bir röportajında var. 7 yaşındayken “çelimsiz” diye kabul edilmemiş, ancak pes etmeyip 9 yaşında okçuluğa başlamışsın. Bunu anlatabilir misin?
“Aslında bu konuya açıklık getirmem gerekiyor. Evet doğru 7 yaşında çok çelimsizdim. Ama okçuluk branşına başlama yaşı zaten 8-9’dur. Bu yüzden ben tam zamanında başladım aslında.”
“SABRETMEK BU İŞİN ANAHTARI”
– Geçmişe baktığımızda bütün ilgi futboldaydı. Ama şimdi anneler, babalar çocuklarını farklı branşlara yönlendirmek istiyor. Bunlardan biri de okçuluk. Yeni başlamak isteyenlere neler söylersin?
“Sabretmeleri gerekiyor öncelikle. Çünkü her branşta bir yere gelmek için sabretmeniz gerekiyor. Okçuluk olarak baktığınızda ise daha fazla sabretmelisiniz. Yaptıkları spordan keyif alsınlar. Eminim sonunda hedeflerine onlar da ulaşırlar.”
“ÜÇ MİLYONA YAKIN OK ATMIŞIMDIR”
Ulaş Berkim kariyerinden ilginç rakamlar da açıklarken, okçuluk branşında kendilerini en çok zorlayan şeyin rüzgâr olduğunu vurguladı.
– Kariyerinden bize aktarabileceğin rakamlar var mı? Mesela kariyerin boyunca kaç ok atmışsındır?
“3 milyon civarında kariyerim boyunca ok atmışımdır. Yüklenme dönemlerinde günde bin ok attığımız da oldu. Kamplarda sabah 5,5-6 civarında ok atmaya başlıyoruz ve bu 11’e kadar sürüyor. Sonra Antalya çok sıcak bir şehir olduğu için diğer yapacaklarımıza yöneliyoruz. Ok atarken bizi en çok zorlayan şey rüzgar. Bir atışa büyük etkisi oluyor.”
– Biz sizi sadece ok atarken görüyoruz. Peki nasıl bir temponuz var diğer branşlara göre?
“Okçuluk branşında tempomuz gerçekten çok yoğun. Eylül ayında yeni sezon için hazırlıklara başlayacağız. Nisana kadar sadece kamplarda geçiyor bütün hayatımız. Ardından da yeni sezon başlıyor ve dünyanın her yerinde müsabakalara çıkıyoruz.”
“TAKIM OLDUĞUNDA DİKKATİNİZİ DAĞITACAK ŞEYLER DAHA FAZLA”
– Bu branşı hem bireysel hem takım olarak yapıyorsun. Arada sence ne gibi farklar var?
“Çok büyük fark var. Bence takım maçları daha zor. Bireysel olarak baktığınızda okçulukta sadece odaklanmanız yetiyor. Ama takım maçlarında bundan eser yok. Bağırışlar oluyor. Dikkatinizi dağıtan çok fazla unsur oluyor.”
– Peki diğer branşlara göre okçulukta sakatlanma riskiniz nedir?
“Bizde de sakatlıklar oluyor. Omuzdan sakatlık yaşayabiliyorsunuz. Fakat doğru çalışırsanız sakatlanmazsınız. Ben hiç sakatlanmadım. Omuzda sakatlık yaşamamızın sebebi çok fazla ok atmamız. Özellikle yüklenme döneminde bunlar oluyor.”